MUSTAFA SAK YALNIZ DEĞİLDİR!

MUSTAFA SAK YALNIZ DEĞİLDİR!

Emekli vali Orhan Öztürk, İskilip’in en eski, en canlı ve en gün görmüş günlerini kaleme alan Mustafa Sak’ın yazısına ithafta bulunarak, küçüklerin büyüklerin önünü geçmediği, bereketin aslında yokluktan geldiği günleri anlattı.

Mustafa SAK’ın ontolojik nostaljisine dair apriori düşünceler.)

Zi hicri dositan, Hun şud deruni sine can-ı men, firâk-ı hem nişinan, suht magz -ı istehan-ı men…

Yeni Türkünün telli telli şu telli turna ve Hümeyra’nın Yahya Kemalin şiirinden mülhem sessiz gemi şarkısı da Mustafa Sak’ın dile getirdiği geçmişe hasretini biraz anlatır.

Mustafa Sak’ın anlattığı o zamanlar şimdi bizler için şarkılardakinden daha yakıcıdır çünkü yaşanmışlıktır.

Bizim için de öyle çünkü çocukluğumuzun ve gençliğimizin geçtiği mekanlar ve olayların merkezidir İskilip.

Sayın Sak’ın görünüşünden daha derin duygusal bir derinliğini böylece keşfetmiş oluyoruz.

Entellektinin zenginliğine az çok vukufiyetim vardı şimdi de bunu gördüm.

Ayakkabıcı ve babası Hüseyin amcanın ardından galiba ilk defa ayrılığın şiddetini dile getiriyor.

Bunun için semerci ustası Hüseyin Kaygısız amcanın vefatını beklemeseydi keşke…

Hüseyin amca bir sohbetimizde nice eşeklere yaptığı semerden bahsederken esnaf ziyaretine çıkmış bir siyasetçiyle muhabbetini anlatmıştı.

Yazarsam hatırlayınca gülmekten namazlar bozulabilir.

Geçmiş zamanlar sevdiklerimizle beraber olduğumuz için hasretle yad edilir.

Yoksa şimdi o zamanlarda yaşamak ister misin dense kimsenin evet cevabı veremeyecek yoklukların fakirliğin zamanıydı.

Şimdi hepimizin evi, arabası, istediğinde dünyanın öteki ucuyla görüşebileceği telefonu, sinemacı Fahrinin seanslarını beklemek yerine seyredeği, eğleneceği film siteleri var.

Canımız istediğinde çikolata, tatlı yiyebilir, istediğimiz elbiseyi, ayakkabıyı alabiliriz.

Bu örnekleri uzatmak mümkün.

40-50 sene önce İskilip’in en zengin insanların kullandığı konforun iki üç mislini şimdi çoğunluğumuz kullanıyor.

Şükürsüz ve kanaatsiz olunca havuzlu villa hayatı bile yetmiyor artık.

Ekonomi kötü, pahalılık vs… şikayetleri eskiye bakınca ne kadar yerinde bilemem…

Geçmişe duyduğumuz hasret içine girdiğimiz değişimin hızlı ve sindirilememiş oluşundandır.

Avrupa’da dede TV ve arabayı, oğlu bilgisayarı, torunu cep telefonunu gördü biz ise üçünü aynı zamanlara denk getirdik.

Başımız ve nevrimiz döndü. Dengelerimizi kaybettik, rot balans ayarlarımız bozuldu.

Onun için arabaları at gibi kullanıyoruz.

Bir de biz üretmediğimiz için üretim kültürümüzün olmayışı sebebiyle kullanım kültüründen de mahrumuz.

El ile üretilen tüketim malzemelerinin yerini şimdi seri üretim, daha ucuz ve bol metalar aldı.

Toprağa, el üretimine dayalı bir üretim ve tüketim sisteminden çıktık.

Derlerdi eskiden her şeyin değeri vardı fiyatı yoktu, şimdi değeri yok fiyatı var.

Nostalji geçmişte birlikte yaşadığımız insanlara dair.

Sevdiğimiz, kızdığımız, örnek aldığımız, onun gibi olmak istediğimiz insanlar çoktu.

Durun susun deyince sözü dinlenen kişiler az değildi.

Şimdi kalabalıkta yalnızlığı yaşıyoruz.

Kanaatimce son iki yüz yıllık tarihimiz bire bir ilişki sisteminden çıkıp yalnızlaşma tarihidir.

Usta çırak ilişkileri, mahalle, köy ve aşiret hayatı, komşuluk vs… giderek kaybolmaya başladı.

Ne hikmetse modernleşme dediğimiz batılılaşmanın birinci çıktısı yalnızlıktır son tahlilde.

Özgürlük adı altında bireyselleşme çağıdır son iki yüz yıllık çağ…

Şehre gelenin konaklayacağı, karnı doyuracağı köylüsü yakını olduğu için şehirlerdeki otel lokanta sektörünün olmadığı devirler geride kaldı.

Adetler, ibadetler, gelenekler teknoloji yüzünden bozuldu, içi boşaldı, gücünü ve etkisi zayıfladı.

Fonksiyonunu ve verimliliğini kaybeden kurumlar, kurallar, yapılar yok olmaya mahkumdur.

Süreç hızlanarak devam edeceğe benziyor.

Geçmişi geri getirme imkanı ve ortamı zor.

Bu günler iyi zamanlar…

Kötü günler geride kaldı daha kötü günler geliyor repliğini de unutalım.

Çözüm beklemeyin…

Çözüm babasında yangından ilk kurtarılacak cinsten;

Dostlarımıza, ailemize, akrabalarımıza daha yakın olmaya, mal mülk miras problemlerini giriftleştirmeden kuzen vs… dayanışmasını güçlendirmeye bakalım.

Ana babayı memnun etmeyi, onlara iyi ki doğurmuşum dedirtmeyi ve sıla-i rahmi önceleyelim.

Sıla-ı rahmi terk edenin ömrü bereketsiz, işleri ters olurmuş, derler.

 

Orhan Öztürk

E. Vali